Hangi İlin Kaşarı Meşhur? Bir Peynirin Ardındaki Toplumsal Hikâyeyi Keşfetmek
Bazı sorular vardır ki ilk bakışta çok basit görünür ama derinlere indikçe kültürel, toplumsal ve hatta ekonomik bir hikâyeye dönüşür. “Hangi ilin kaşarı meşhur?” da onlardan biri… Bu soruya yanıt ararken sadece bir peynirin coğrafi kökenini değil, üretiminin arkasındaki insan emeğini, toplumsal rolleri ve yerel kimlikleri de konuşmamız gerekir. Çünkü gıdanın hikâyesi, aslında bir toplumun hikâyesidir.
—
Coğrafyadan Sofraya: Kaşarın Türkiye’deki Yolculuğu
Kaşar peyniri, Türkiye’nin en sevilen ve en yaygın tüketilen peynir türlerinden biri. Ancak “meşhur” dendiğinde akla gelen birkaç şehir var: Kars, Ardahan, Erzurum, Ezine, Trakya ve Afyon. Bu iller, hem üretim miktarları hem de geleneksel yöntemleriyle öne çıkar.
Kars Kaşarı: Yüksek yaylalarda doğal beslenen ineklerin sütünden yapılır. Sert, aromatik ve uzun ömürlüdür.
Ardahan Kaşarı: Kars’a benzer özellik taşır ancak daha hafif tat profiline sahiptir.
Trakya Kaşarı: Daha yağlı, yumuşak ve tostlara uygun bir yapısıyla bilinir.
Ezine ve Afyon: Coğrafi işaretli üretimlerle marka değerini yükseltmiştir.
Ama mesele sadece “neresi daha iyi üretir” değil. Asıl mesele, bu üretimin ardındaki insanlar ve bu emeğin topluma nasıl dokunduğudur.
—
Toplumsal Cinsiyet Perspektifiyle Kaşar Üretimi
Gıda üretimi dendiğinde aklımıza genellikle fabrikalar, makineler ve lojistik gelir. Oysa kaşar gibi geleneksel ürünlerin arkasında çoğunlukla kadın emeği vardır. Anadolu’nun pek çok köyünde kadınlar sabahın erken saatlerinde hayvanları sağar, sütü kaynatır, mayalar, peyniri şekillendirir.
Kadınların bu süreçteki rolü yalnızca fiziksel emekle sınırlı değildir. Aynı zamanda bilginin taşıyıcısıdırlar. Nesilden nesile aktarılan tarifler, kıvamı anlamak için “dokunma bilgisi” veya tuz oranını göz kararıyla ayarlama becerisi… Tüm bunlar, kadınların görünmeyen bilgi ve deneyim mirasıdır.
Peki neden hâlâ bu emeğin çoğu görünmez? Neden etiketlerde “kadın üretimi” vurgusu nadiren yer alır? İşte bu noktada gıda üretiminin sadece bir ekonomik faaliyet değil, aynı zamanda bir toplumsal adalet meselesi olduğunu kabul etmemiz gerekir.
—
Erkeklerin Analitik Gözüyle: Üretim, Marka ve Ekonomi
Erkeklerin konuya yaklaşımı ise çoğu zaman daha stratejik ve çözüm odaklı olur. Onlara göre önemli olan üretim miktarı, verimlilik ve markalaşmadır.
Nitekim Kars ve Ardahan gibi iller, sadece kaliteli süt üretimiyle değil, aynı zamanda coğrafi işaret tescili, ihracat potansiyeli ve pazar stratejileriyle de öne çıkar. Kars kaşarı, bugün Avrupa’da da bilinen ve tercih edilen bir ürün haline gelmiştir.
Bu yaklaşımın değeri elbette yadsınamaz. Ancak mesele yalnızca ekonomik büyüme değil; bu büyümenin kimleri kapsadığı, kimleri dışarıda bıraktığıdır. Kadın üreticilerin kooperatiflerde daha fazla söz hakkı olması, küçük ölçekli üreticilerin desteklenmesi gibi adımlar atılmadığında kalkınma da eksik kalır.
—
Çeşitlilik ve Adalet Perspektifinden Bir Peynir
“Meşhur” kelimesi çoğu zaman yalnızca lezzeti veya markayı ifade eder. Oysa bir ürünün meşhurluğu, onu üreten toplumun değerlerini ve yapısını da yansıtır.
Kars’ın yaylalarındaki bir üretici kadınla, Trakya’daki modern tesislerde çalışan mühendis farklı dünyaların temsilcisi gibi görünse de aslında aynı hikâyenin parçalarıdır. Biri geleneği, diğeri yeniliği temsil eder. Bu çeşitlilik, hem kültürel hem ekonomik açıdan bir zenginliktir.
Şimdi düşünelim: Kaşarın meşhur olduğu il, gerçekten en iyi peyniri ürettiği için mi meşhurdur, yoksa üreticilerinin emeğini görünür kılabildiği için mi? Belki de bu sorunun cevabı, “meşhurluğu” nasıl tanımladığımızda gizlidir.
—
Sonuç: Bir Dilim Peynirden Fazlası
“Hangi ilin kaşarı meşhur?” sorusu, aslında bizi çok daha büyük bir tartışmaya davet ediyor. Bu sadece bir peynirin değil; emeğin, adaletin, çeşitliliğin ve toplumsal rollerin hikâyesi.
Erkeklerin analitik ve stratejik yaklaşımı, kadınların empatik ve toplumsal bakışıyla birleştiğinde, ortaya sadece lezzetli bir ürün değil, adil ve kapsayıcı bir üretim modeli çıkar.
Belki de şimdi sormamız gereken soru şudur: Bir peynirin meşhurluğu sadece damakta bıraktığı tatla mı ölçülür, yoksa ardındaki ellerin hikâyesiyle mi?
Cevap ne olursa olsun, bir dilim kaşarı yerken artık sadece lezzeti değil, o lezzetin arkasındaki insanları da hatırlamanın zamanı geldi.